15.3 C
Antalya
10 Kasım 2025
spot_img

Zülfü Livaneli Röportajı

Ülkemizin önde gelen aydınlarından; müzik, edebiyat ve sinema gibi alanlarda yaptığı ustaca çalışmalarıyla tanınan ve UNESCO tarafından ‘zamanımızın en önemli entelektüellerinden’ biri olarak tanımlanan yazdığı romanlarla, yaptığı bestelerle ve senaryosunu yazıp çektiği filmlerle tanınan usta isim Zülfü Livaneli bu yıl 15.’cisi düzenlenen Antalya Kitap Fuarı’nın; “Kitapla; özgürlüğe, umuda adalete” sloganıyla onur konuğu oldu. Sadece Antalya’nın değil bütün ülkenin ilgiyle takip ettiği bu usta isimle bizde röportaj fırsatı yakalıyoruz. Geçtiğimiz haftalarda yeni kitabı çıkan yazarımız fuarda çok yoğun bir ilgiyle karşılandı. Livaneli, yine çarpıcı bir aşkla karşımıza çıkıyor ve bu çarpıcı aşkı mücadeleyle harmanlamış romanıyla okurlarını bekliyor. Kitabın adı ise; ‘Bekle Beni’

“Yine diğer kitaplarınızda olduğu gibi bu kitabınızda da bizi bir aşk karşılıyor; günümüz dijitalleşen dünyasında bir de aşkların yerini artık ihanet almışken sizi hala aşkı yazmaya iten nedir?” diye sorunca belli belirsiz bir tebessüm beliriyor dudaklarında ve gözleri gölgeleniyor gibi oluyor sonra, “insan bu dünyada var olduğu sürece aşk her zaman var olacaktır her ne kadar olumsuz örnekleri karşımıza çıksa da aşk hala insanın bir dayanağı, sığınağı çünkü bir direnişe aşk karışırsa mutlaka daha kalıcı olur, insan var olduğundan beridir de sevme sevilme ihtiyacı hep vardı ve yalnız kalması çok  bu yüzden aşkı yazmaktan vazgeçmeyeceğim” suskunlaşınca o tebessümü daha iyi anlıyorum. Aramızdaki kısa bir sessizlik anında ise adeta aşkı anarcasına iç geçiriyor.

Üç yıl aradan sonra yeni kitabıyla okurlarının karşısına çıkan Livaneli’ye yine sorularıma kitaptan devam edeceğimi söylüyorum kendisi de bu durumu memnuniyetle karşılıyor. “Romanın başkahramanlarından Selim yaptığı işe -yani yazmaya- bunun yanında ise yaşadığı tüm sürgünlere, acılara ve zorluklara rağmen çocuğuna ve sevdiği kadın Leyla’ya dört elle sarılmaktan vazgeçmiyor. Sizin de daha önce bu roman, ‘hayatımdan esintiler taşıyor’ diye bir söylemeniz var bende bu söylemenizden çıkarak aslında Selim bir Zülfü Livaneli mi yoksa ortak yönlerinizin olduğu bir roman kahramanı mı?” gözleri ışıyıp neşeli bir kahkahayla karşılık veriyor bana ve ardından, “Sevgili Musa bilirsin ki bir romancının kendisini yüzde yüz bir karaktere ataması çok zordur ve belki de yanlıştır. Evet, Selim benim ve birçok arkadaşlarımın hayatlarından esintiler taşıyor kesinlikle Selim, Zülfü Livaneli’dir demek olmaz hatta sana şöyle diyeyim biz Selim’in yaşadıklarının çok daha fazlasını yaşadık ben o kadarını yazmadım” diyerek sürdürüyor sözlerini ve karşısında büyük bir hayranlıkla dururken tüylerimin diken diken olduğunu hissedebiliyorum. Büyük ustanın gözlerinin gölgelenmesinden ve boğazının kurumasından anlıyorum ki hakikaten direniş vücut bulmuş hali Livaneli.

Son zamanlarda ülke olarak çalkantılı zamanlardan geçiyoruz ve Livanli’nin son kitabında ise günümüzle benzeşen 70’ler, 80’ler sağ-sol çatışmasını okuyoruz. Kendisinin de böyle zor bir dönemden geldiğini biliyoruz ama günümüzle harmanlamış mı onu merak ediyorum içten içe ve sorumu soruyorum: “kitapta 70’lerde ve 80’lerde yaşanan sağ-sol çatışması karşımıza çıkıyor. Biliyorsunuz ki günümüzde de pek durgun günlerden geçmiyoruz Bekle Beni’yi yazarken sizi günümüzde yaşanan bu çalkantılı dönemler etkiledi mi? Etkilediyse hangisi oldu?” karşımdaki büyük usta yine çok içten şekilde gülüyor bana ve parmaklarını kenetleyip, “böyle bir soruya biraz gülerek girmek istiyorum, bir gün bir mahkum bir cezaevinin kütüphanesinde istediği bir kitapları görevliye sorar ve görevli ise kitapların olmadığını söyleyince mahkum, ‘yazarı burada ama’ diye karşılık verir yani o hesap her şey o kadar trajikomik bir hal aldı ki etkilenmedim deşme yalan olur ama adaletin terazisi artık o kadar yanlış tartıyor ki hukuku yapak zeka yönetsin veriler girilsin doğru kararı bilgisayarlar versin isterdim.” Zülfü Livaneli’nin yaşadığı, şahit olduğu ve başından geçen olaylara rağmen hala nasıl bu kadar sakin kaldığına, hala neden bu kadar umutlu olduğunu merak ediyorum. Çünkü herkesin umudu, enerjisi adeta tükenmişken onu bu kadar umutlu görmek benim de enerjimi yerine getiriyordu. “Peki Hocam” diyerek söze girince yüzünde hiç solmayan gülüşüyle bakıyor bana, “hala bu kadar umutlu olmanızı neye borçlusunuz yani size bu kadar umut vadeden şey nedir?” deyince gözleri önündeki kitaplarına kayıyor ve sıkıntıyla iç geçiriyor. “Çok basit, kültür ve sanat. Çünkü diktatör bir komutanın -kim olduğunu hatırlayamadım- bir sözü geldi aklıma, ‘kültür kelimesi geçince silahımı çekesim geliyor’ bu yüzden acımasız diktatörler, halkın kültürlenmesinden kitap okumasından tiyatroya gitmesinden sanatla ilgilenmesinden çok korkarlar çünkü halkın uyanması onların en büyük korukladır. Bende bu fuarlara, etkinliklere katıldıkça umudum artıyor çünkü inanabiliyor musun geçen yıl Antalya kitap fuarını bir milyonu aşkın kişi ziyaret etmiş. Yani ülkemizdeki insanlar artık okuyorlar, bu etkinliklere sende gördün çok yoğun katılımla ilgilerini belli ediyorlar bu çok mutluluk verici bir şey ve umudumu hep tazeliyor. Misal Almanya’yı neden yıkamadılar çünkü adamlar tepelerine bombalar yağarken tiyatroya gidiyorlardı. O yüzden sanat, edebiyat, kültürleşme olduğu sürece, kitaplar okunmaya devam ettiği sürece hep umutlu olacağım.” Hayranlıkla içten içe alkışlıyorum bu sözlerini. Zaten hayranı olduğum bir usta isme tekrar tekrar hayran oluyorum. Elimin altında sorulmayı bekleyen daha soru var fakat usta ismin daha fazla vaktini almak istemiyor, ona bu röportajımıza katıldığı için teşekkür edip ne kadar mutluluk ve gurur duyduğumu ifade ediyorum bir yandan ise aramızdaki röportajın bitmesinden dolayı üzüldüğümü dile getiriyorum. Çünkü bugüne kadar daha önce böyle bir ustayla hiçbir röportaj fırsatı yakalayamadım. Livaneli ile vedalaşıyor, teşekkürümü edip ayrılıyorum yanından.

Haber: Musa Ünal

İLGİLİ PAYLAŞIMLAR

sosyal medya

739TakipçilerTakip Et
219TakipçilerTakip Et
207AboneAbone Ol

Son paylaşımlar